Temel Verileri ve Sinema Türü Analizi
“Black Panther: Wakanda Forever” (Sonsuza Dek Wakanda), 2022 yapımı olup, yine Ryan Coogler yönetmenliğinde çekilmiştir. Bu eser, sadece bir devam filmi değil, aynı zamanda başrol oyuncusu Chadwick Boseman’a (T’Challa) ithaf edilmiş elegiak (ağıtsal) bir anma ve saygı duruşu niteliği taşımaktadır. Tür analizi açısından film; Süper Kahraman Draması, Politik İntikam Hikâyesi ve Kayıp ve Yas Süreci Temalı Film olarak tanımlanır. Filmin olay örgüsü, T’Challa’nın ani ölümü sonrası Wakanda’nın liderlik boşluğuyla ve aynı zamanda Vibranyum arayışında olan dış dünyaya karşı ülkeyi savunma zorunluluğuyla mücadele etmesini konu edinir.
Tematik Odaklar ve Edebi/Tarihi Arka Plan
İkinci filmin temel anlatısal çatışması, hem içsel (yas süreci ve yeni Kara Panter’in belirlenmesi) hem de dışsal (Talokan Krallığı’nın tehdidi) olarak ikiye ayrılır. Tematik Odaklar arasında; yasın toplumsal ve kişisel etkileri, kadın liderliği ve gücü (özellikle Prenses Shuri ve Kraliçe Ramonda), intikam döngüsü ve sömürgecilik karşıtı direnişin yeni bir formu yer alır. Film, yüzey dünyasının Vibranyum arayışının neden olduğu tehdide karşı, su altında gizlenmiş Maya mitolojisinden esinlenilmiş bir medeniyet olan Talokan‘ı (Namor’un Krallığı) sahneye sürerek çatışmayı küresel bir boyuta taşır. Edebi Arka Plan (Kaynaklar); film, Marvel çizgi romanlarındaki köklü karakter Namor (Sub-Mariner)‘ı tanıtırken, karakterin kökenini ve medeniyetini Aztek/Maya kültürlerinden ilham alarak yeniden yorumlamıştır. Bu, filmdeki yeni tehdidin, Batı emperyalizminin bir başka kurbanı olarak resmedilmesini sağlamıştır.
Filmden Bir Başlangıç Girişi: Kaybın Yüklü Atmosferi
Film, T’Challa’nın hastalığı ve ölümünün ardından Wakanda’nın yaşadığı derin ve resmi yası gösteren, güçlü bir duygusal tonla başlar.
“Kraliyet Sarayı sessizliğe bürünmüştü. Vibranyum’un en güçlüsü dahi, doğanın en acımasız kuralına karşı gelememişti. Kral T’Challa’nın beklenmedik ve sarsıcı ölümü, Wakanda’nın koruyucu kalkanını sadece fiziksel olarak değil, manevi olarak da delip geçmişti. Kraliçe Ramonda, tahtta otururken, sadece bir ulusun değil, yeryüzünün en ileri medeniyetinin de annesi ve savunucusu olarak omuzlarına binen ağırlığı hissediyordu. Ancak bilmediği şey şuydu ki, okyanusun derinliklerinde, yüzeydeki bu güç boşluğunu kendi çıkarları için kullanmayı bekleyen kadim ve intikamcı bir krallık uyanmıştı.”
No responses yet